Müslüman ülkede doğmayanlar cehenneme mi gidecek ?

 

Şöyle bir durum düşünün.

*Sigara içen ve akciğerlerinden hasta olan bir kişi doktora gider. Doktor, bu kişiye sigara içmemesi gerektiğini uzun uzun anlatır ve kendisine sigaranın zararlarının anlatıldığı bir kitap verir.

Bir süre hastanede oyalanan hastamız, eve giderken, kendisine sigaranın zararlarını anlatan doktorun bahçede sigara içtiğini görür…

Bu durumda hasta iki şekilde davranabilir…

  1. Doktorun sigara içmesini kendine örnek alabilir ve “Doktor içtiğine göre sigara anlattığı kadar da zararlı olamaz. Öyle olsa kendi de içmezdi. Sigara içmeye devam edeceğim.” diyebilir.

ya da;

2.  Sigaranın zararlarının anlatıldığı “kitabı” okur, kötü alışkanlığından vazgeçer.

Soru şu?

“Akıl” hangi seçimi gerektirir?

A -Doktorun davranışlarını referans kabul etmeyi mi?

B –Kitaptaki bilgileri referans kabul etmeyi mi?

Cevaplarınız önemli…

Çünkü bu örnek her ne kadar konuyla alakasız gibi görünse de, aslında konuyu açıklıyor.

Şöyle ki;

Sürekli şöyle bir soru soruluyor…

Müslüman’a bakıyorum, yalan söylüyor, kul hakkı yiyor. Bir de Müslüman ol-ma-yan birine bakıyorum. Adam dürüst, sözünün eri, herkesin hakkına riayet ediyor. Bu kişi sırf Müslüman diye cennete gidecek ama diğeri cehenneme. Ben böyle bir yargılamaya inanmıyor, İslam’ı reddediyorum.

Hatta şöyle bitirir.

Ben sadece – aklıma- inanırım. Esas olan kalp temizliğidir.”

Dikkat ederseniz, kişi bu sonuca  ulaşırken, kendisine delil olarak “davranışları” almıştır…

Kıyaslamayı yaparken de, nedense Müslümanı yalan söyleyen bir kişi olarak belirlemiş, Müslüman olmayan kişiyi de hiç yalan söylemeyen kişi olarak belirlemiştir…

Oysa önermeyi, tam tersi şekilde de kurabilirdi…

Bir önyargı ile oluşturulan bu değerlendirme mantıklı olmadığı  gibi, gerçeği de yansıtmıyor.

Bu durum, sigara içmek isteyen hastanın, bütün doktorların sigara içtiğine kendini inandırması gibi…

Oysa yapması gereken , “kitapta yazan bilgilere” bakmak olmalıydı…

Çünkü  bu kişinin hassas olduğu asıl nokta , “Yalan konusu” dur.

Kişi eğer İslamı “yalan” konusu üzerinden değerlendirerek kabul veya reddedecek ise,

Yapması gereken ,   “İslam, yalan söylemeye izin veriyor mu” sorusunun cevabını araştırmak olmalıdır…

Cevabı Kur’an-ı Kerim’de aramalıdır.

2.

Şöyle bir örnek üzerinden ilerleyelim…

Bir sınıfta 2*2= nedir? sorusu soruluyor… Bu soruya bir öğrenci “3” cevabını veriyor ve öğretmene diyor ki;

“Sınıfta bu soruya 1 cevabını veren de var, 2 cevabını veren de … Ben ise 3 dedim. Doğruya yakın cevap verdiğim için benim cevabım doğru sayılmalı” …

Doğruya yakın cevap verdiğini düşünenler…

Tıpkı şu kişiler gibi…

Ben namaz kıl-mı-yorum ama namaz kılanlar gibi gıybet de yapmıyorum. O cennete girecekse, ben hayli girerim.

Ben oruç tut-mu-yorum ama şu kadar fakiri doyuruyorum. Müslümanlar gibi iftar saati midemi tıka basa da doldurmuyorum. Ben onlardan daha fazla sevap kazanıyorum.

Ben içki içiyorum ama bilincimi kaybetmiyor, etrafıma zarar vermiyorum. Bazı Müslümanlar gibi karımı dövmüyorum.

Ben milli piyango bileti alıyorum çünkü bunun kumar olduğuna inanmıyorum. Piyango kumar olsaydı ilk başta İslami hassasiyetleri olan devlet buna izin vermezdi. Hem ben çıkan paranın yarısını da ihtiyaç sahipleri ile paylaşacağım zaten.

Bunların hepsi “sınıfta 1 ve 2 diyenler de var… ben ise 3 dedim. Beni doğru kabul edin” diyenler…

Oysa sınıfta 4 cevabını yani doğru cevabı verenlerde var…

Ve en önemlisi kitapta 2*2= 4 olduğu yazılı…

Bunun anlamı ise, bu cevabın dışındakiler “yanlış” demektir.

Yanlış, yanlış ile kıyaslanamaz.

Ve en önemlisi “Yanlışların içinde cevabı arayanlar “doğruyu” bulamazlar…

Bu durumda “beni doğru kabul edin” ısrarı niye ?

Gerçek şu ki, günümüzde seküler hayat insanlara gösterişli sunuldukça, “Allah’ın koyduğu sınırlara” göre yaşa-ma-yan Müslümanlar, bu yaşantılarını normalleştirmek adına kendilerince “Müslüman” tanımı oluşturdular…

Öyle ki;

Müslümanlığı ; sadece Allah’a ve peygamberlere inanmaya indirgediler…

Namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ve bunu kendilerine hiç problem etmiyorlar.

Zinayı zina olarak görmüyor.

Faizi haram olarak görmüyor.

İçki içiyor.

Kendi yakını olan kişiler hata yaparsa, onun hatasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Adaletli davranmıyor.

Bahçesinde , başkalarına sattığı (ilaçla büyütülmüş) domatesi ayrı yere, kendi yiyeceği (ilaçsız) domatesi ayrı yere ekiyor. Dürüst davranmıyor.

Milli piyango kuyruklarına giriyor vs…

Sonra da rahatça uyuyor.

Çünkü “iman ettim” demesinin kendisini kurtaracağını sanıyor… Çünkü televizyonda bunu söyleyen hocalar var…

Kendinden o kadar eminki, ömründe bir kere kapağını kaldırıp bak-ma-mış, “acaba Kur’an Müslümanı nasıl tanımlıyor, Allah bana ne emrediyor” diye…

Oysa okusa çok ama çok şaşıracak…

Müslüman’ım demenin, “Senin emir ve yasaklarını kabul ettim, hayatımı buna göre yaşayacağım Rabbim” demek olduğunu öğrenecek..

Ayetlerde günah olarak belirtilen bir husus konusunda , “ben şunun günah olduğunu düşünmüyorum” demenin ,

Aslında onun hakem, adl, hakim,muksit sıfatlarını inkâr etmek demek olduğunu, bunun Allah’ı inkâr manasına geldiğini görecek…

Tanrıyı bir deist gibi tanımlayıp, hayatı bir deist gibi yaşayıp , Müslüman ölüneceği nerede yazıyor …

Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah’ın onların amellerini boşa çıkarmasındandır. Muhammed suresi 9;

“Öyle, çünkü onlar Allah’ın hışmına sebep olan şeylerin ardına düştüler de onun hoşnutluğunu istemediler. O da onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.” Muhammed suresi; 28

İman ettim demekle, Müslüman olmuyoruz.

“İnsanlar, “İnandık”demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” Ankebut; 2

Kur’an-ı kerimde “EY İMAN EDENLER” diye başlayan ayetler vardır…

Allah’a , peygamberlerine, ahirete iman etmiş (kelime-i şehadet getirmiş ) kişilere hitap eder yaratan…

Sadece “iman ettim” demek yeterli olsaydı, bu hitaptan sonra gelen cümlenin “cennet müjdesi” olması gerekirdi…

Bakalım nasıl …

İman edenlere müjde mi veriliyor, yoksa “uyarılar” da bulunup “eğer imanınızda samimi iseniz bu uyarılara uyun mu “ deniliyor…

Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin. Enfal 20

Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. Hac suresi 77

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. Enfal 24

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün. Ali İmran 102

Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. Bakara 153

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Bakara 183

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. Bakara 267

Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. Bakara 264

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. Ahzab ;70-71

Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Al-i İmran 130

Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Maide 90

Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Maide 8

Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Nisa 135

Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. Bakara 208

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. Tevbe 119

Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin. Bakara 172

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. Hucurat;12

Allahın, en iyi hüküm veren olduğuna iman edip, onun ilmine teslim olduğumuzda ve onun yolunda yaşama gayreti gösterdiğimizde iman etmiş oluyoruz…

Bu nedenle;

“Bazı Müslümanlara bakıyorum, namaz kılıyor ama yalan söylüyor, kul hakkı yiyor.. ben namaz kılmıyorum ama onlar gibi değilim diyen kişi;

Bahsettiği kişinin cennete gittiğini nereden biliyor ?

Kur’an ı Kerim’de bu özellikteki kişiler  -cennetle mi müjdelenmiş- , yoksa  -yazıklar olsun  onlara mı- denilmiş…

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Hayra da mâni olurlar.” Maun suresi ; 4-7

 

Sonuç olarak;

İman eden kişi; hem Allah’ın emrettiği ibadetleri yapması gereken, hem de salih amel işlemesi gereken kişidir…

İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar. Bakara 82.

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.”

İman ve salih amel, bir bütündür. ..Biri olmadan diğeri olmaz…

Başkalarının nasıl davrandığı bizim konumuz değildir… Çünkü biz yargılama merci değiliz…

Bu Allah ile kul arasındadır.

“Başkası şöyle yapıyor” diyerek, kendi hatalarımızı da meşrulaştıramayız…

Kur’an- Kerim’de 2*2=4 ise, biz hayatımızı bu kurala göre inşa etmekle yükümlüyüz…

Hatalarımızı bilip kendimizi düzeltmeye çalışmalıyız.

Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” Maide 105

“Hatamı doğru kabul edin” de ısrar etmek, hata yaptığını kabullenmemek, kibirdir..

Cehenneme gidecek olan “KİBİR”dir.

Ona “Allah’tan kork”denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! “ Bakara 206

Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. Nisa suresi 49

Cehenneme gidecek olan GERÇEĞİ İNKARDIR.

“Allah’a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim (daha haksız) kim olabilir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir? “39:32 –

Cehenneme gidecek ÖNYARGIDIR.

Onlara,“Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki, ama ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? Bakara 170

 

3. Bu konuda çok sorulan bir diğer soru.

x kişisi , İnsanlık adına şu buluşa imza atmış ama Müslüman olmadığı için cehenneme gidecek. Kul hakkı yiyen Müslüman ise cennete gidecek. Ben böyle bir ahiret inancına inanmadığım için İslam’ı reddediyorum” (Bu konuda detaylı çalışma için bakınız )

Bir de şu soru var tabii…

Afrika’da ilkel kabilede doğan adam hiçbir şey bilmediği için cehenneme gidecek, ama Müslüman ülkede doğan cennete gidecek. Biz şanslıyız, o şanssız. Ben bu sebeple İslam’ı reddediyorum”…

Bu iki soru aslında birbiri ile çelişir.

Einstein der ki;

Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.

Öncelikle;

“X” buluşunu yapan kişinin cehenneme gittiğini nereden biliyorsun ? Mutlak bir bilgiye sahip gibi, nasıl bu kadar emin konuşuyorsun ? (Edison örneği için bakınız. )

“Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.” Al-i İmran 199

Kafir, “gerçeği örten” demektir…

Bir kişinin kâfir olabilmesi için, “bilginin” ona ulaşması ve onun bu bilgiyi reddetmesi gerekir…

“Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik. (Şuarâ Suresi), 208. Ayet

“Biz bir kavme Resul göndermedikçe azab etmeyiz.” (İsrâ Sûresi, 17/15

Eğer Afrika’daki adama, dini bilgi ulaş-ma-mışsa cehennemlik de değildir…

Peki, böyle bir ihtimal var mıdır ? Afrika’daki adama bilginin ulaşmamış olması mümkün müdür ?

“Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. (Yûnus Suresi), 47. Ayet

(O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. En’am suresi 130

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” Kıyame 36

İnsanoğlu, sebepsiz yaratılmamıştır…

İnsan, “Kulluk” gayesi ile yaratıldığı için, buna ulaşabilecek donanım (akıl ve fıtrat) ile yaratılmıştır…

Bizim Afrika’daki kişilere bakıp, onların hiçbir şey bilmediğini düşünmemiz bir “zan” dan ibarettir…

Bu durumda şunu sormamız gerekir…

Zan , gerçeği ne kadar yansıtır ?

Kime ne kadar bilgi ulaştığını dışarıdan bakarak anlayabilir miyiz ?

Kur’an-ı Kerim’de konumuzu açıklayan çok güzel örnekler vardır…

Musa as sadece 40 gün inzivaya çekilir ve geri döndüğünde İsrailoğullarını buzağıya taparken bulur…

O dönemde onlara dışarıdan bakan biri, buzağıya tapan bu kavmin halini görüp, onlara hiçbir peygamberin ulaşmadığı zannına kapılabilirdi.

Oysa bu kavme iki peygamber gönderilmişti ve en mühimi Harun as içlerinde olmasına rağmen, onlar buzağıya tapmayı seçmişlerdi.

Lut as’ın kavmini düşünelim… O dönemde onların hayatına dışarıdan bakan biri de, o topluma uyarıcı ulaşmadığını düşünebilir.

Oysa Lut as kavmine gerçekleri anlatmasına rağmen onlar (Lut as ‘ın eşi de dahil olmak üzere) inkarı seçmişlerdir. Peygamber içlerinde yaşarken onlar inkarı seçmişlerdir.

Sadece dini konularda değil, ilkel kabilelerin birçok konuda bilgisiz olduğunu düşünüyoruz.

Mesela dışarıdan bakıp, onların sağlık konusunda hiçbir bilgiye sahip olmadıklarını düşünebiliriz…

mesela size sorsam.…

Her gün dişlerini fırçalayan modern bir insanın ağzındaki bakteri sayısı ile ilkel kabilede yaşayan bir insanın ağzındaki bakteri karşılaştırılsa, sizce sonuçlar nasıl olur ?

İzlediğim bir belgeselde ilkel kabiledekilerin ağızlarındaki bakteri sayısı, modern insanınkinden çok daha az çıkmıştı…

Sonuçlar bilim adamlarını şaşırtmıştı…

Aborjinlerin, Kızılderililerin bitkilerle ilaçlar yaptıklarını biliyoruz.

Günümüz insanın buna benzer öyle yanılgıları var ki…

Mesela belgesellerdeki  ilkel bir kabileyi izleyen kişi, onların vücutlarına zarar verecek şekilde taktığı takıları veya kendilerini boyamalarını “onların bilgisizliği, cahilliği” olarak yorumluyor…

Ama yine aynı kişi, modern ülkelerde yaşayan kişilerin “ dövme , piercing, dağlama ” gibi yöntemlerle vücutlarını başkalaştırmalarını “kişisel tercih” olarak yorumluyor…

Oysa iki davranış da aynı…

İnsan hep aynı..

Ya da ;

Pasifik Adaları’nın Pentecost Adası’nda yaşayan kabilenin, iyi hasat alabilmek için yaptığı kara atlayışlarını “onların bilgisizliği” olarak yorumlanıp;

Aynı davranışın adı “bungee jumping” olduğunda bunun “tehlikeli bir spor” olarak yorumlanması…

İlkel insanın, bazı şeyleri “akıl edemediği” sanılıyor…

Oysa kara atlayışı yapan kabile insanları da , bu atlayışların tehlikeli olduğunun bilincinde… Ölümleri ve yaralanmaları tecrübe etmişler…

Ancak hem kendi tecrübeleri, hem de onları ziyaret eden modern insanların uyarılarına rağmen, kabile insanlarının çoğu kara atlayışı yapmaktan vazgeçmiyor…

Kendilerini uyaranlar olmasına rağmen buna devam ediyorlar…

Çünkü her ne kadar bu atlayışları Tanrı adına yaptıklarını söyleseler de, aslında bu atlayış, kabilenin diğer üyelerine, kendilerinin ne kadar korkusuz ve cesaretli olduğunu göstermenin bir yolu…

Kısacası bilgileri ve akılları ile değil, nefsi arzuları ile hareket ettikleri için akıllarını kullanmıyorlar…

Modern insanda da aynı hastalık var…

“Eğer senin bu dâvetini kabul etmezlerse, bil ki onlar sadece heva ve heveslerine uymaktadırlar. Hâlbuki Allah tarafından bir delil olmaksızın kendi heva ve hevesine tâbi olandan daha şaşkın ve sapkın kimse olabilir mi? Allah, zulmü kendine meslek edinen kimseleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz. Kasas suresi;50

“Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.” Al-i İmran ;117

İlkel kabilelerin hiçbir şey bilmediğini düşünmek sadece bir zandan ibaret…

Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” En’am suresi 116

Bundan dolayı,

İlkel kabilelerin yaptıklarına bakıp, onlara hiçbir uyarıcının gelmediğini düşünmek yanılgıdır.

  • Bir diğer önemli nokta ise;

Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ve hepimiz şunun farkındayız…

Evinde Kur’an-ı Kerim bulunmasına rağmen, ömrü boyunca hiç “Kur’an-ı Kerimi okumamış” insanlar var …

Düşünebiliyor musunuz ?

Kur’an-ı Kerim ona bu kadar yakınken, kişi merak edip oku-ma-mış…ve buna rağmen, kendisini Müslüman bir ülkede doğduğu için şanslı sanıyor

Afrika’da İlkel kabilede dünyaya gelen kişiye de şanssız…

Onun Kur’an-ı Kerime ulaşa-ma-masını sorguluyor, oysa Kur’an-ı kerime kendisi de ulaşabilmiş değil…

Demek ki “Kur’an- kerim’in bir kişiye ulaşmasının” kişinin nerede doğduğu ile bir ilgisi yok.

Kişinin “Arayış içinde olması ve aklını kullanması ile ilgisi vardır”.

İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur’an’ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?  Fussilet, 53

Arayış içinde olan, ilkel bir kabilede de yaşıyor olsa, dağ başında da yaşıyor olsa, mutlaka Allah bir vesile ile ona yol gösterecektir…

Karşımızda iki seçenek  var…

Müslüman ülkede doğmayanlar hiç birşey bilmiyor “zannı” ile hareket edip, islamı reddedebilir, onları da kendi hallerinde bırakır, tembel tembel otururuz…

ya da;

Peygamber efendimiz döneminde ashabın, İslamı yayabilmek için ellerinden geleni yaptıkları ve dünyanın birçok noktasına ulaşabilmesi gibi, bizler de iyiliği yaymak ve kötülüğe engel olmak için çalışırız…

Dediğim gibi, arayış içinde olan aradığı şeye biz olmasak ta mutlaka ulaşacaktır da…

asıl soru şu….

– Biz “bu işe vesile ” olanlardan mı, yoksa,

– “İzleyici” olanlardan mı olacağız…

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe suresi ;71

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı Yazılarım kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Müslüman ülkede doğmayanlar cehenneme mi gidecek ? için 3 cevap

  1. mesut der ki:

    merve hanım, nerede ve ne yapmaktasınız bilmiyorum ama mükemmel yazılar paylaşıyorsunuz. günümüz genç nesli artık tamamen din-bilim arasındaki ilişkiye odaklanmış durumda. ancak küresel güç odaklarının sistemli politikaları, söz konusu odağı sanal bir gerçekliğe kaydırmış durumda. tam bu noktada söz konusu ilişkiye dair mantıksal açıklamaların doğru bir zeminde yapılması hayati öneme sahip. okuduğum kadarıyla siz yazılarınızda -hepsini henüz okumadım- bu noktayı yakalamışsınız. içtenlikle tebrik ediyorum. emin olun; doğu ile batı kültürü arasında sıkışıp kendisine yol arayıp bulamayan, arada kalmış gençlerin, modern kölelik esasına göre çalıştırılmakta olduğundan kimliğini kaybetmiş ve bu tür konularda okumaya zaman bulamadığından umutsuzluğa kapılmış çalışanların, farklı nedenlerle kötü bir olay yaşayıp sorumlu arayanların, kendini modern hayatın içinde konumlandıramamış evli ve mutsuz çiftlerin bu yazılara o kadar ihtiyacı var ki… sakın yazmayı bırakmayın. bilinçlenmezsek, mantıksal argümanlar sunamazsak , kolayımıza geleni yapacağız: suçu İslam’a atacağız, Batı’nın eşsiz bir güzellik kaynağı olduğunu düşüneceğiz, ruhlarımızın esir edildiğinin farkında olmadan psikolojik sorunlarımıza deva arayacağız ve yine bencil olacağız… size özellikle dikkat çeken ve kapsamlı cevap aranan konularda yazmaya devam etmenizi naçizane tavsiye ediyorum. ALLAH yardımcınız olsun, selamlar.

  2. semra der ki:

    ilkel kabile de doğan insan benzetmesi çok güzel insan her yerde insan eğer bir kaynak yardımı aldıysanız da öğrenmek isterim çok güzel sosyolojik tespit olmuş. Fakat sorun şu evet ilkel insan da arayış da olur o da sorgular ama nereden öğrencek nerden bir kutsal kitaba ulaşıcak yada bir kutsal kitaba ulaşsa bile okuma yazması olup öğrenebilecek mi ? Bazı afrika kabilelerin de insan eti yiyorlar yamyamlık var yada babaları ölünce etlerini yiyenler var ruhu içinde yaşasın amacı herhalde…Balta girmemiş ormanlara Kur an kutsal kitap nasıl gircek artı bu insanlara elçi gelmemiş midir bu insanlar da neden yamyamlık gibi bir inanç vardır ?

    • Merve der ki:

      Merhaba değerli kardeşim;
      1. “Bazı afrika kabilelerin de insan eti yiyorlar yamyamlık var yada babaları ölünce etlerini yiyenler var ruhu içinde yaşasın amacı herhalde…Balta girmemiş ormanlara Kur an kutsal kitap nasıl gircek” demişsiniz..

      Bu kabilelerin bunları yaptığını nereden biliyorsunuz, diye sorsam, Muhtemelen belgesellerden ya da kitaplardan diyeceksiniz.. Demek ki belgesel çekenler ve daha “bir çok insan” bu kişilere ulaşabilmiş. Bir yerin balta girmemiş orman olması, oraya insanoğlu ulaşamaz demek değil. Bu durumda bu kişilere kuran-ı kerimin ulaşması neden zor olsun.

      2. “bu insanlara elçi gelmemiş midir bu insanlar da neden yamyamlık gibi bir inanç vardır ?” demişsiniz…

      Suriyede yaşanan savaşı ne yazık ki hepimiz üzülerek izliyoruz.

      Bombalar yüzünden, kadın, çoçuk bir çok sivil vatandaş hatta hayvanlar bile
      parçalara ayrılıyor.

      Sizce bu bombaları üreten ve suçlu suçsuz ayırt etmeden sivil
      insanlara bomba yağdıranlara bir elçi gelmemiş midir ?

      selam ve dua ile kardeşim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.