Baştan söyleyeyim.. Yazarken en zorlandığım konu diyebilirim bu yazı için… Çok basit ve hep bildiğimizi sandığımız bir konu… Ama bilmiyoruz…
Bu konuyu, bir sorunun cevabı üzerinden anlamaya çalışalım…
“10 senedir namaz kılmıyordum, şimdi kılmaya başladım, bu 10 senenin kazasını kılmam gerekir mi?
Öncelikle, bu soruyu soran ve namaz kıl-ma-dığını söyleyen kişi yeni Müslüman olmuş biri değil… Müslüman bir ülkede doğmuş, ailesinden görmemiş olsa bile okuduğu okulda din eğitimi almış, namaz kılması gerektiğini “ bilen” bir kişi…
Ama “Tembellik” sebebiyle 10 yıl boyunca namaz kılmıyor…
Böyle bir durumda mezhep imamlarının nasıl bir yol izlediğini merak ettim…
Kaza namazıyla ilgili kısımları okurken, ÖNEMLİ bir ayrıntıyı fark ettim…
“eş-Şâfiî, namazı kasten terk eden kimseye uygulanacak prosedürü şöyle ifâde etmektedir:
Müslüman olanlardan farz namazı terk eden kimseye “niçin namaz kılmıyorsun?” diye sorulur. Eğer sebep olarak unutmaktan söz ederse, `Hatırladığın zaman kıl’ deriz. Eğer hastalıktan söz ederse, `İster ayakta, ister oturarak, ister yan yatarak, ister imâ ile; gücün nasıl yeterse öyle kıl’ deriz. Eğer, `Namaz kılmaya gücüm yetiyor, gerektiği gibi de kılabiliyorum (ama yine de kılmayacağım)’ derse ona; `Namaz, senin yerine başkasının yapamayacağı bir görevdir. Ancak senin eyleminle yerine gelir. Bu sebeple, kılarsan ne âlâ, kılmazsan tevbe etmeni isteriz. Tevbe etmezsen seni öldürürüz’ deriz.”http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=21&yid=4
Vehbe Zuhayli’nin İslam fıkhı ansiklopedisinden devam edelim…
“Hanefî’lere göre:
Tembellik sebebiyle namazım kılmayan kişi fasıkolup, böyle bir kişi haps edilir ve namazı kılıp tevbe edinceye kadar vücudundan kan akacak şekilde dövülür. Ya tevbe edip namazını kılar yahut hapishanede ölür.
Hanefîler dışındaki diğer imamlara göre:
Bir vakit de olsa, özürsüz olarak namazı terk eden kimse murted de olduğu gibi, üç gün tevbeye çağrılır, tevbe etmezse öldürülür. “Prof. Vehbe Zuhayli; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C.1 , S.387-390)
“Namazı kasten kılma-ma-nın cezalandırılması gerektiği yönünde en ılımlı yaklaşım Hanefî ekolüne âittir. Başta Ebû Hanife olmak üzere bu mezheb bilginleri namaz kılmayanın kâfir olmayacağı ve kılmamakta direnenin öldürülmeyeceği görüşündedirler. Ancak, onlara göre namaz kılmayan kendi hâline bırakılmayıp cezâlandırılır. Cezâlandırma yöntemi, namaz kılıncaya kadar hapsetmektir. Hapse ilâveten kan çıkıncaya kadar dövüleceği de kaydedilmekte ve bunun mezhepteki temel görüş olduğu ifâde edilmektedir. “ http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=21&yid=4
Görüyorsunuz, mezhep imamlarının hiçbiri, bir müslümana 10 yıl boyunca namaz kıl-ma-ma keyfiyeti tanımıyorlar…
Onların namazı ne kadar ciddiye aldıkları, kılmayanlara uygun gördükleri yaptırımlardan anlaşılıyor…
Bu sebeple, bugün bizim toplumumuzda oluşan algı gibi, pazara gittim, çarşıya gittim, işim vardı, arkadaşlarla buluştum, abdest alamıyorum, ileride kılarım gibi sudan sebeplerle namaz kıl-ma-mak, hatta bunu senelere yaymak, “özür” sebebi değildir…
Mezheplerin bakış açısına göre konuyu yorumlayacak isek, sorumuzu “10 yıl boyunca kılmadığım namazların kazasını kılmam gerekir mi” den önce, “Acaba ben, mezhep imamlarına göre 10 yıl boyunca namazı terk etmiş durumda mıydım?” diye sormamız lazım…
Tabiki, namaz kılmayan kişiye zorla yaptırılan ibadet, müslüman değil münafık yetiştirir… Görünür de dindar olan, ama aslında ibadetle hiç alakası olmayan insanlar yetişir…
Kişi özgür bırakılmadığında, zaten yapılan ibadetin Allah katında değeri de yoktur…
“O halde ne yapmak gerekir?
Yapılması gereken şey her konuda olduğu gibi burada da Hz. Peygamber’i örnek almaktır. Her fırsatta namazın önemini vurgulayan öğütlerde bulunmuş olmasına rağmen onun, namaz yüzünden hiç kimseyi öldürdüğüne, ya da hapsedip dövdüğüne şahit olunmamıştır. Onun tüm yaptığı, önce yaşamak, uygulamak, tebliğ etmek ve açıklamak (öğretmek) idi.
Namaz kılmayanı öldürmek, hapsetmek, dövmek yerine onun namaz kılmasını sağlayacak önlemlerin alınmasına özen gösterilmelidir. Bu da sadece eğitim yoluyla çözülecek bir problemdir.” http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=21&yid=4
Mezhep imamları, beş vakit namazını kılan ama bir vaktini bir sebeple kılamayanlar için kaza namazının kılınmasını isterler…
“Peygamber efendimizin uygulamasında uyku ve unutkanlık bu iki durumun dışında, bir de Hendek savaşında düşmanın fırsat vermemesi sebebiyle namazın kazaya kalması vardır. Hanbeli mezhebi bu üç durum dışında kazayı kabul etmez. Deliller bu mezhebi desteklemektedir.” http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/kaza-namazi-var-midir.html
Hanbeli mezhebinin dışında ki mezhepler, uyku ve unutkanlık dışında da namazın kazasının kılınabileceğini söylemişlerdir…
Kur’an-ı Kerime baktığımız da ise;
“Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” (Nisa 101,102)
Dikkat ederseniz, Allah savaş anında “Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur” buyurmuş, bu durumda bile “namazını sonra kılarsınız” gibi bir ruhsat vermemiştir…
Toplumuzda namazların senelerce kılınmama sebebi, hem yanlış bilinen kaza namazı inancı hem de “Mükemmel namaz kılınması gerektiği inancı”…
Namaz bu düşünce sebebiyle zorlaştırılmış ne yazık ki…
Örneğin birisinin acelesi vardır… Sünnetiyle beraber namazını kılacak vakti de yoktur… “Sadece farzını kıl” dersin…
Alaycı bir bakışla, “Sünnet kılmadan olur mu” der…
Bu düşüncesi yüzünden ne sünnetini kılar, ne farzı… Vaktinde kılabileceği namazı, sebepsiz yere kazaya bırakır…Oysa ayetlerden de gördüğümüz gibi, “namazı kısaltma” iznini veren Allah, “-kılmama-” iznini vermemiştir…
Yada kişi,uzayacağı baştan belli olan bir ameliyata, iş toplantısına , derse girecektir… “Cem et” dersin… (Namazların birleştirilip kılınması… Öğle ile ikindi; akşam ile yatsı birleştirilebilir.)
Sanki cem etme kolaylığını peygamber efendimiz as yapmamış gibi bir tavır takınır, yine bile bile kaçırır vakitleri…
Kimisi de insanın içine kurt düşürür… Sırf Allah rızası için geçersiniz seccadeye…Namazınızı kılarsınız… Ama sonra birileri Maun suresi 5. Ayeti örnek gösterip “Onlar namazlarını ciddiye almazlar. “ ayetinden, sizi kıldığınız namazın değeriyle ilgili ümitsizliğe düşürür…
Oysa maun suresinin geneline baktığımızda oradaki insan profilinin, yaptığı ibadetinin değerli olması düşünülemez…
İslamı doğru anlayan gerçek bir mü’minin Maun suresindeki gibi davranması zaten mümkün değildir …
1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte o, yetimi itip kakar;
3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
6. Onlar gösteriş yapanlardır,
7. Ve hayra da mâni olurlar
Abdesti zorlaştıranları da anmamak olmaz… Tv lerde abdesti öyle bir anlatıyorlar ki, milletimiz lavabonun başında (vesveseler yüzünden) dakikalarca abdest almaya uğraşıyor…
Herşeyin ölçüsü belli… ve Allah emrettiği için yaptığımız her ibadet de onun katında değerli…
Vesveselere prim vermeden, elimizden geldiğince, hatta gerektiğinde göz iması ile de olsa, namazı vaktinde kılmamız lazım…
Hafife alıyor, önemsemiyoruz namazı…
Bakıyorum etrafıma, kurban kesen bir çok Müslüman, namaz kılmıyor…
Oysa namaz, kurban kesme ibadetinden daha az değerli değil?
Dört günlük bayram süresi içinde kurbanın kesilmesi gerektiği bilinci toplumuzda oluştuğu için, herkes bu süreye dikkat ediyor…
Namaz, konusunda da aynı bilincin oluşması lazım…
“Namaz inananlara vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.” Nisa, 4/103)
Namazını vaktinde kılamayan kişilerin, bu bilgiler ışığında kendi içlerinde bir muhasebe yapmaları lazım…
Benim namazımı kılma-ma- ve kazaya bırakma sebebim, ayetlerde belirtilen “savaş ve korku durumundan” bile daha önemli bir sebep mi?